iletişim bilgileri

Adres Bilgileri

Mail Bilgileri

Telefon Bilgileri

Kategori: Genel

BlogGenel

Deprem Sonrası Çocuklara Yardım

Deprem Sonrası Psikolojik İlk Yardım

Sadece profesyonel ruh sağlığı çalışanlarının yapacağı bir şey değildir.

Depremden etkilenenlerin güvende hissetmeleri, başkalarıyla bağlantı kurmaları, sosyal, fiziksel ve duygusal desteğe erişmeleri ve gerek birey gerek topluluk olarak kendilerine yardımcı olunacağını, yalnız yalnız kalmayacağını hissetmeleri uzun dönemli iyileşmede en yararlı faktörlerdir.

Ne yapmalı?

-Çocuklarla temas etmeden önce hazır hissettiğinizden emin olun, amacınız, göreviniz ve yetkinliğiniz doğrudan çocuklarla çalışmak olmadığı sürece çocukların talepleri ve ihtiyaçları konusunda uzman desteğine ihtiyaç duyabileceğinizi hatırlayın.

-Öncelikle kendinizi tanıtın ve neden orada olduğunuzu bir cümle ile açıklayın.

-Sakin, şefkatli, anlayışlı ve onları dinlemeye hazır olun. “Buradayım, seni dinliyorum.” diyerek, başınızı sallayarak onu dinlediğinizi hissettirin. Her çocuğun bu süreci farklı şekilde deneyimlemiş olabileceğini unutmayın, varsayımlar yapmadan dinleyin. İmkanlarınız doğrultusunda kendini rahat ifade edebilmesi için alan açın, bazı çocuklar konuşmaz, yazı yazabilir, resim yapabilir, oyun oynayabilir, oyunda size verdiği role girin ve çocuğun liderliğine izin verin.

-Çocuklara kederlerinin anlaşılır ve normal olduğunu söyleyin.

-Çocukların şimdi ve buraya odaklanmasına çalışın, “Şu anda neye ihtiyacın var?”, konuşurken çocuk ile aynı seviyede durun, varsa onun ifade ettiği ihtiyacı önceliklendirin.

-Çocukların sorularını geçiştirmeyin, yarıda kesmeyin, saatinize bakmayın, aceleye getirmeyin. Size yanıtını bilmediğiniz bir soru sorduğunda, “Bilmiyorum, öğrenip sana söyleyeyim.” deyin ve öğrendiklerinizi ona aktarın. Yanıtı sizde olmayan sorular için mutlaka destek isteyin. Dürüst ve güvenilir olun.

-Konuşmalarınızda olabildiğince kısa ve net ifadeler kullanın. Çok fazla konuşmaktan kaçının, sessizlik için zaman verin. Bir süre sessiz kalmak, karşınızdaki çocuğa/ gence isterse sizinle paylaşımda bulunması için gerekli alanı ve cesareti verebilir.

-Konuşmaya istekli bir çocuk/ genç için sessiz bir yer bulmaya ve dışarıdan gelebilecek dikkat dağıtıcı şeyleri en aza indirmeye çalışın.

-Çocuğun bedensel sınırlarını gözetin, çocuklara fiziksel olarak destek olurken onaylarının olduğundan emin olun. Uygun olduğundan emin olmadan dokunmayın. “Şunu yapalım mı?” “Şuraya bakalım mı?” Mesafenizi ayarlarken yaşını, cinsiyetini ve kültürünü göz önünde bulundurun.

-Çocukların yapabilirlikleri ve güçlü yanları olduğunu unutmayın, altını çizin, onları çaresiz hissettirmemeye, özen gösterin. Özellikle büyük çocukların tüm problemlerini onlar için çözmek zorundaymış gibi düşünüp davranmayın.

-Çocuklara inanın, kendi gerçeklikleri içinde oluşturdukları ifadeler neyse onu sorgulamadan, yargılamadan dinleyin. Çocukların kültürel özelliklerine ve dini inançlarına dayalı aktarımlarına saygı gösterin.

-Kayıp yaşayan çocuk, vefat eden yakınından bahsederse, “merhum” demek yerine ölen kişinin adını kullanın.

-Kayıpları olan, yaşı büyük çocuklara, büyük olasılıkla üzüntü, yalnızlık ve öfke dönemleri yaşayacakları söylenebilir. Eğer çok zorlandıklarını, hayatlarına devam etmekte güçlük çektiklerini düşünürlerse bir uzmanla görüşmelerinin destek olabileceğini ve başvurabilecekleri yerleri söyleyin.

-Sevdikleriyle bağlantı kurmasına ve sosyal destek almalarına yardım edin. Hayattaki akrabalarıyla bağlantı kurmalarını destekleyin.

-Sosyal medya, TV aracılığıyla yoğun bilgiye maruz kalmalarının önüne geçin.

-Bebekleri sıcak ve güvende tutun. Yüksek gürültü ve karmaşadan uzak tutun. Kucaklayın ve ona sarılın. Mümkün olduğu kadar düzenli besleyin ve uyutun. Sakin ve yumuşak bir sesle konuşun.

-Küçük çocuklara ekstra zaman ve ilgi verin. Güvende olduklarını sık sık hatırlatın. Kötü şeyler olmasına neden olduklarına inanabilir, bu durumlardan sorumlu olmadıklarını açıklayın. Küçük çocukları yaşıyorsa anne-babalarından, kardeşlerinden ve sevdiklerinden ayırmayın. Günlük rutin ve planlara mümkün olduğu kadar uyun. Ne olduğu ile ilgili sorulara korkutucu ayrıntılara girmeden basit cevaplar verin. Korkmuş ya da size sarılmışlarsa yanınızda kalmalarına izin verin. Parmak emme ve alt ıslatma gibi erken yaş davranışları gösterenlere, karanlıktan, yalnız kalmaktan, yabancılardan, seslerden, canavar ve benzeri hayali varlıklardan korkanlara sabırlı davranın. Oyunlarını azaltabilir ya da stres yaratan olayla ilişkili tekrarlayan oyunlar oynayabilirler. Mümkünse oynama ve rahatlama imkânı sağlayın. Yumuşak, sarılabilecekleri peluş oyuncaklar yardımcı olabilir.

-Büyük çocuklar ve ergenlere zaman tanıyın ve ilgi gösterin. Günlük rutinleri devam ettirmeleri için yardım edin. Ne olduğuna dair gerçek bilgileri paylaşın ve güncel durumu anlatın. Üzgün olmalarına izin verin. Güçlü olmalarını beklemeyin. Düşüncelerini ve korkularını yargılamadan dinleyin. Kural ve beklentileri net biçimde ortaya koyun. Karşılaştıkları tehlikeleri sorun, onları destekleyin ve zarar görmekten en iyi nasıl kaçınacaklarını tartışın. Başkalarına yardım edecek fırsatlara izin verin ve teşvik edin.

Ne yapmamalı?

-Ani fiziksel temaslardan ve dokunmalardan kaçının.

-Çocuklarla iletişimde çok kaygılı, çok üzgün, çok sevecen, çok öfkeli gibi yüksek duygusal bir seviyede beden ve ses tonu kullanmaktan kaçının.

-Çocuk size kendiliğinden anlatmadıkça onu konuşması için zorlamayın. Olumsuz anılarını yeniden hatırlatacak sorular sormayın. “O sırada neredeydin? Nasıl kurtuldun? Annenler neredeydi? Uyuyor muydun? Ne yaptın?”

-Korku ve kaygılarını tetikleyebilecek “Aah! Tüh! İnanmıyorum!” gibi ifadelerden kaçının.

-Çocukların size aktardığı ifadeler abartılı ya da gerçek dışı gelebilir. “Yok canım, abartma, olur mu öyle şey?!” gibi ifadeler kullanmayın. Çocukların duygularını yok saymayın, varsayımda bulunmayın, söylediklerini geçiştirmeyin. “Geçti geçti, Yok bir şey”, “Ben nasıl hissettiğini biliyorum.” “Başka bir şey hakkında konuşalım.”  gibi.

-Cinsiyetine atıf yapan, yaşına uygun olmayan sorumluluklar yükleyen ifadelerden sakının: “Sen aslansın, sen ablasın, kardeşlerinden sen sorumlusun, evin direği sensin, güçlüsün, ailen sana emanet, sen artık evin erkeği/kadınısın.”

-Çocuklar için bu ifadeleri kullanmaktan kaçının: “Umudumuzun, Sen kahramansın, Koca adam/kızsın, Mucizesin.” “Bununla başa çıkacak kadar güçlüsün.” “Bizi öldürmeyen şey güçlendirir.” “Bize taşıyabileceğimizden fazlası verilmedi .”

-Çocuklara tutamayacağınız sözler vermeyin, çocuklara gerçeklikten uzak, doğruluğu teyit edilmemiş bilgiler içeren açıklamalar yapmayın.

-Kendi sorunlarınız hakkında konuşmayın.

-Kayıp yaşayan çocuklara “Annen, baban, kardeşin melek oldu, cennete gitti” gibi cümleler kurmayın. Kayıp yaşayan çocuklara yakınlarının hala yaşadıklarına, ileride görüşebileceklerine dair yanıltıcı bilgiler vermeyin. “Yakında daha iyi hissedeceksin.” demeyin.

-Yardım istemeyen, özellikle büyük çocukları zorlamayın, sadece destek istediklerinde kolayca ulaşılabilir olun ve yardıma ulaşabilecekleri yerler konusunda bilgilendirin.

-Çocukların hikayelerini başkalarıyla paylaşmayın.

-Çocukların fotoğraflarını ve videolarını çekmeyin, sosyal medya hesaplarınızda paylaşmayın.

-Şunları söylemeyin:

  • “Olması gereken buymuş demek ki.”
  • “Gitme zamanı gelmişti, en azından hızlı gitti.”
  • “Bunu aşmak için çalışmalısın.”
  • “Elinden gelen her şeyi yaptın.”
  • “Yas tutman gerek.”
  • “Rahatlaman gerekiyor.”
  • “İyi ki kimse ölmemiş.”
  • “Yaşadığın için şanslısın.”
  • “Daha kötü olabilirdi.”
  • “Hala bir erkek kardeşin, kız kardeşin, annen, baban var.”
  • “Bir gün bir cevabın olacak.”
BlogGenel

Deprem Sonrası Çocuklara Yaklaşım-Ebeveynlerin Rolü

Depremler, çocukların kendilerinin yaralanmasına, onlar için önemli kişilerin ölümüne veya yaralanmasına neden olabilen, bir çocuğun içinde bulunduğu topluluğa, eve veya okula büyük zararlar verebilen travmalardır. Özellikle böyle bir yıkım yaşadıktan sonra, ilgili bir yetişkinin uygun desteği ile çocukların dayanıklılığı ve iyileşme süreci desteklenebilir. Bu tür afet yönetimi bağlamlarında, sağlık ve okul personelinin yanı sıra aile üyeleri ilk müdahale ekipleridir ve çocuklar iyileşirken sürekli sosyal desteğin doğal kaynaklarıdır.

Çocuğunuzun Bu Olağanüstü Duruma Verebileceği Normal Tepkiler

Deprem sonrasında yetişkinler gibi çocukların da yaşadıkları bu travmaya ve bu travmanın onların ailesine, akran ilişkilerine, günlük rutinine, okuluna ve hatta bulunduğu yere etkisine karşı vereceği beklenen, normal tepkiler vardır.

Bu dönemde çocuğunuzda sık ağlama, aşırı bağlanma, yalnız kalma korkusu, hareketlilikte artış, seslere duyarlılık, yeni başlayan korkular yaşayabilir.

Bazıları yaşından daha küçük çocuk gibi davranabilir: tuvalet eğitimini kaybedebilir, içeceklerini bardaktan yerine biberondan içmek isteyebilir, bebek maması yemek isteyebilir veya yemek yemeyi reddedebilir, çok küçük çocuk gibi konuşabilir.

Okul çocuklarının dikkat ve konsantrasyonlarında azalma görülebilir.

Uykuya dalmakta ve uykuyu sürdürmekte sorun yaşayabilirler, kâbus görebilirler.

Karın ağrısı, baş ağrısı gibi fiziksel semptomlardan yakınabilirler.

Yas Aşamaları

Deprem sonrasında çocuğun sevdiklerini, evcil hayvanlarını, oyuncaklarını, evini ve/veya çevresini kaybetmenin yasını tutması doğaldır. Bireyin yas tepkisinin yoğunluğu ve süresi, kaybın ne kadar önemli olarak algılandığına bağlıdır. Yas evreleri bireyler tarafından farklı şekilde deneyimlenir. Çoğu çocuk, birkaç hafta içinde kederin üstesinden gelebilir ve önceki duygusal işleyiş düzeylerine dönebilir. Bununla birlikte, bazen, bir kişi bir durumda sıkışıp kalabilir ve bir sonraki aşamaya geçmekte zorluk çekebilir veya bir aşamayı atlayıp daha sonra geri dönebilir.

İnkâr: olanlara inanmayı reddetmeyi içerir. Bu aşamada, çocuklar bazen kaybın olmadığına “inanırlar” veya her şey “iyiymiş” gibi davranırlar.

Öfke: Bir çocuk travmanın meydana geldiğini inkar etmeyi bıraktığında, genellikle bunu öfke takip eder. Öfke, kayıp için başkalarını suçlamaktan öfkeyi içe çevirmeye ve kendini suçlamaya kadar birçok şekilde kendini gösterebilir.

Pazarlık: Öfke daha sonra travmayı pazarlıkla ortadan kaldırma girişimlerine dönüşür. Çocuklar, yaşananların gerçekliğini ortadan kaldırmak umuduyla bu duygusal stratejiye başvururlar.

Üzüntü: Çocuk kaybın kalıcı olduğunu fark ettiğinde, hüzünlü duygular başlar. Bu genellikle en zor aşamadır.

Kabullenme ve Çözme: Bu aşamada çocuk kaybı kabul eder ve hayatına devam edebilir. Kaybın çözülmesiyle birlikte artan enerji, gelecek için yenilenen hedefler ve önceki işleyiş düzeyine dönüş gelir.

Çocuklara uygun destek sağlanırsa depremin yaratabileceği duygusal ve davranışsal değişiklikleri hafifletmek mümkün olabilir.

Çocuklarınıza Nasıl Yardım Edebilirsiniz?

Koruyucu sosyal çevre her çocuk için yaşamsaldır. Çocuklar olayları bilişsel olarak anlamlandırma ve duygularını yönetme becerileri henüz gelişmediğinden ebeveynlerinin bunları onun için yapmasına ihtiyaç duyarlar.

  • En yakınları yanlarında olmasalar bile etrafta onlara yardımcı olabilecek birilerinin varlığı rahatlatıcıdır.
  • Böyle olağanüstü durumlarda yetişkinlerin konuşma başlatması ve sosyal destek çok önemlidir.
  • Ulaşılabilir olun.
  • Birlikte düşünmek ve birlikte hissetmek çocuklara sevildikleri ve güvende oldukları hissini verir.
  • Onları bilgilendirin.

Yaşa uygun olun: Her çocuk kendi duygusal ve gelişimsel evresine göre afetlere tepki verir. Her aşama, çocuğa yeni bir dünya anlayışı ve olayların nasıl gerçekleştiğini getirir. Bu nedenle olayları çocuğun anlayabileceği kelimelerle anlatmak önemlidir.

Depremi açıklamadan önce onların ne bildiklerini, neler düşündükleri ve neleri merak ettiklerini sorun. Çocukların gelişimsel dönemlerine göre uygun açıklamaları yapabilmek için önce onların zihnindekileri öğrenmek önemlidir. Depremi ve etkilerini kendi sözleriyle anlatmasına izin verin. Bu, herhangi bir yanlış bilgiyi veya yanlış kanıyı ortadan kaldırmak için bir fırsat sağlayacaktır.

Bir emniyet hissi yaratın. Çocuğunuz bir emniyet ve güvenlik hissi için size bakar. Sakin kalma beceriniz çocuğunuz için çok şey yapabilir. Sizin duygularınız ve depremle ilgili yaşananlara verdiğiniz anlam onlarında duyguları ve nasıl anlamlandıracaklarını etkileyecektir. Öncelikle sizin duygularınızı yönetmek için gerekirse destek almanız çocuklarınız için de faydalı olacaktır.  Endişelerinizi, korkularınızı ve endişelerinizi çocuğunuza değil, başka bir ilgili yetişkine iletin.

İnsanların güvende, emniyette ve zarar görmemiş olmasını sağlamak için sizin ve diğer yetişkinlerin mümkün olan her şeyi yaptığınızı vurgulayın.

Çocuklarınızın soru sormasına izin verin. Konuşulamaz diye düşünülen her şey yaşananları çocukların zihninde olduğundan daha korkutucu ve çözümsüz hale getirecek, duygularının ifadesini ve çözülmesini engel olacaktır. Belirsizlik her yaştan birey için kaygı vericidir. Ancak sorularına izin vererek belirsizliği azaltma şansımız olabilir.

Çocuğun çevresinde sorulara açık ve konuşmaktan çekinmeyen yetişkinlerin olması rahatlatıcı olur ve çocukla iş birliğini arttırır; çocuğun ihtiyaç duyduğunda etrafta kaygılarından söz edebileceği olduğunu bilir.

Böyle durumlarda çevrelerinde yardım etmeye hazır iyi insanların olduğunu bilmek çocuklara güven verir. Onlara sizlere, depremzedelere yardım etmeye çalışan gönüllülerden, iyileştirmeye çalışan bilim insanlarından söz edin.

Endişe, üzüntü ve kaygılarını ifade etmelerine izin verin.

Tüm duygularını kabul edin saygı gösterin. Duygularının çözümlenebilmesi için en önemli etkenlerden biri öncelikle o duygunun kabulüdür. Çocuğunuzun duygu, düşünce ve tepkileri sizinkinden farklı olabilir.

Yanlış Bilgilendirmeyi Önlemeye Özen Gösterin

Oyun ve sanat yoluyla ifade edin: Bazı çocuklar duyguları veya korkuları hakkında konuşmak istemeyebilir. Çizim yaparak, oynayarak, yazarak veya yaşa uygun diğer etkinliklerle nasıl hissettiklerini ifade etmelerine yardımcı olun.

Medya maruziyetini azaltın: Çocuğunuzun depremle ilgili medyada yer alan haberlere maruz kalmasını en aza indirin. Depremin ve sonrasının görüntülerini izlemek veya açıklamalarını duymak, çocuğun kaygısını yalnızca artıracaktır. Örneğin küçük bir çocuk, çöken binaların veya perişan haldeki kurbanların medya görüntülerinin bir olayın tekrarı olduğunu anlamayabilir ve yeni bir deprem olduğunu düşünebilir.

Diğerlerine yardım edebilmelerine yardım edin. Diğerine iyi gelmesi, diğerinin yarlarını sarmaya katkıda bulunması kendini de iyileştirmenin en güzel yollarındandır Çocuğunuzun diğer depremzedelere nasıl yardım edebileceği hakkında konuşun. Kart yazmak, çizimler göndermek veya gönüllü olarak zaman geçirmek sizin ve bir çocuğun toplum iyileşme sürecine katkıda bulunmasına yardımcı olabilir. Bir diğerinin iyileşme sürecine katkıda bulunmak kendi iyileşme sürecine de katkıda bulunacaktır.

Rutinler çocuklar için çok önemlidir, onlara güvende hissettirir. Afetler alışılmış düzeni bozar. Yeni rutinler oluşturmak veya olağan rutinleri yeniden düzenlemek, yemek ve uyku saatlerini önceden olduğu gibi devam ettirmek, birlikte oyun oynamak, kitap okumak veya birlikte şarkı söylemek için günlük bir zaman organize etmek yeniden güvende hissetmelerine yardımcı olur.

Bir Akıl Sağlığı Uzmanıyla Ne Zaman İletişime Geçilmeli?

Yukarıda açıklanan normal reaksiyonlardan bazıları hemen ortaya çıkmayabilir veya depremden haftalar sonra ortaya çıkabilir. Bir travmayı takip eden birkaç hafta içinde meydana geldiğinde, çocuğunuzun tepkileri normaldir ve beklenir. Deprem sizi ve ailenizi yerinden ettiyse ve normal rutinleri ciddi şekilde bozduysa, bir çocuğun daha uzun bir iyileşme süresine ihtiyacı olabilir. Çocuğunuzun duygusal tepkileri 4-6 haftadan daha uzun süredir devam ediyorsa veya önemli işlevsel bozukluklara eşlik ediyorsa, bir ruh sağlığı uzmanından yardım almalısınız.

Bebekler ve Küçük Çocuklar

Küçük çocuklar sözcükleri anlamasalar dahi etraflarındaki duygusal müziği algılayabilirler ve yaşadıkları durumun getirdiği sınırlamaları deneyimleyebilirler. Anneden ayrılmaya ve düzen değişikliklerine tepki gösterirler.

Duygusal açıdan talepkar, sizden ayrı kalmaya dayanamayan, iştahı azalmış ya da uyumakta zorlanan, tuvalet alışkanlıklarını kaybetmiş çocuğunuza karsı özellikle nazik ve ilgili olmaya çalışın.

Deneyimlediklerine, gördüklerine ya da duyduklarına dair küçük hikayeler anlatabilirler. Bu hikayeleri ciddiyetle dinleyen ya da yazıya geçiren bir yetişkinin varlığından yarar görebilirler.

Kreş ve Okul Öncesi Çocukları

3-6 yaş aralığında çocuklar doğrudan konuşmasalar da yaşadıkları olağanüstü durumla ilgili düşünce ve duygularını resim yaparak, oyun oynayarak, öykü ve masal dinleyerek/anlatarak işler ve rahatlarlar.

Çocuğunuz sözlü iletişimden resimler görsel iletişimi tercih ediyorsa bir yetişkinle birlikte deprem ile ilgili yaşadıkları üzerine resimler yapar.

Birlikte stresi yaratan durumla ilişkili resim yapmak çocuğunuza kontrolde olma hissini verebilir, onu rahatlatabilir ve duygularının farkına varmasına yardımcı olabilir.

Çocuğunuzun yanında yer alan yetişkin onun konu üzerinde düşünmesine yardımcı olabilir. Resimler, resmedilen olaylar/durumlar üzerine konuşmak için bir çıkış noktası oluşturabilir.

Ona ‘şimdi nasıl hissediyorsun?”

‘bu resimde neler oluyor?’ gibi sorular yöneltmek duyguları ifade etmeye yardımcı olabilir.

Çocuklar başkalarının hislerinden söz ederken sıklıkla kendi hislerini tarif ederler. Örneğin resimde çizdiği minik köpeğin yasadıkları kendi deneyimlerini ifade ediyor olabilir.

Televizyonda yetişkinlere yönelik programları çok fazla izlemelerine ya da yetişkinlerin duygusal açıdan yoğunlaştıkları anlara çok fazla maruz kalmalarına engel olun.

Ancak onları küçük dozlarda duygusallıktan da mahrum bırakmayın. Doğru dozda duygu önemlidir. Tıpkı ilaç dozlarının çocuklar için ayarlanması gerektiği gibi.

Okul Çağı Çocukları

Yetişkinler ve çocuklar olağanüstü durumlar hakkında düşünmeyi sıklıkla korkutucu ya da üzücü bulur.

Yalnızca korkmak yerine bilgi sahibi olmalarına yardım olun, nasıl korunabileceklerini ve alabilecekleri önlemler olduğunu bilmek, kaygılarını yatıştıracak, durum üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmalarına yardımcı olacaktır.

Okul çağındaki çocuklarınızın kendi hikayesini oluşturmasına yardımcı olabilirsiniz.

Bu hikâyede kendisinden ve deprem ile ilgili hissettiklerinden söz edebilir ve hikayesini resimlerle süsleyebilir.

Böyle bir örnekten yola çıkabilirsiniz:

Adım

Soyadım

Yaşım

Depremden nasıl haberdar oldum?

Depremle ilgili bildiğim şeylerin listesi:

Depremden nasıl korunabileceğimi biliyorum:

Bu konuda insanlara yardım eden kişilerin listesi:

Depremi öğrendiğimde ne yapıyordum?

O anda kendimi nasıl hissettim?

Deprem ile ilgili duyduğum ya da gördüğüm en korkutucu şey:

Deprem ile ilgili gördüğüm ya da duyduğum en üzücü şey:

Bu konu ile ilgili duyduğum ya da gördüğüm en sevindirici şey:

Ya da kendisi için güvenli bir yer hayal etmesini ve sonra onun resmini çizebileceğini söyleyebilirsiniz.

Bu hikâye ve resimleri birlikte öyle özenle saklayın ki istediği zaman geri dönüp bakabilsin.

Son olarak kendinize iyi bakın. Bu çok önemli!

Küçük çocukların kendileri doğrudan etkilenmese bile evdeki büyük çocuklar ve yetişkinlerdeki stres ve endişeyi duygular.

Üzerinizdeki etkilere dikkat edin. Deprem sizin için de zorlayıcı bir durumdur. Çocuklarınızın desteğe, sabra ve anlayışa ihtiyacı var – sizin de öyle.

Deprem Eğilimli Bir Bölgede Yaşamak

Çocuğunuzun depremin olduğu bir bölgede yaşamakla ilgili korkuları olabilir. Gelecekteki bir depreme hazırlanmak için ne yapacağınız konusunda çocuğunuzla birlikte plan yapın. Plan, bir deprem sırasında veya sonrasında ayrılmanız durumunda birbirinizle iletişim kurmanın ve birbirinizi bulmanın yanı sıra nereye sığınacağınızı ve güven duyacağınızı da içermelidir. Bir afet olduğunda çocuğunuz okulda olabileceğinden, okul acil durum planını öğrenin ve kendi planınızın okul planıyla uyumlu olduğundan emin olun. Bir aile planına sahip olmak, çocuğa ve aileye tehlikeye karşı bir hakimiyet duygusu sağlayabilir ve korkuları yatıştırmaya yardımcı olabilir.

KAYNAKLAR

Margolin, G., Ramos, M. C., & Guran, E. L. (2010). Earthquakes and children: The role of psychologists with families and communities. Professional Psychology: Research and Practice, 41(1), 1.

American Psychological Association. (2011, April 1). Managing distress about earthquakes from afar. https://www.apa.org/topics/disasters-response/distress-earthquake

Inter-Agency Standing Committee. (2010). Guidance Note for Mental Health and Psychosocial Support: Haiti Earthquake Emergency Response-January 2010. In Guidance Note for Mental Health and Psychosocial Support: Haiti Earthquake Emergency Response-January 2010 (pp. 10-10).

Şalcıoğlu, E., & Başoğlu, M. (2008). Psychological effects of earthquakes in children: prospects for brief behavioral treatment. World Journal of Pediatrics, 4, 165-172.

İstanbul Çocuk ve Ergen Psikanalitik Psikoterapi Derneği. Güneş H., Şen E., Kuyurtar N. Corona Virüs Pandemisinde Çocuklarınız. http://www.iceppd.com/corona-virus-pandemisinde-cocuklariniz/

Pregnant mom dad and little daughter look at photo
Genel

Doppler Ultrason

Doppler Ultrason :

hastaların detaylı veya 2. Düzey ultrasonografi olarak bildikleri görüntüleme tekniğinin bir türü olarak yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanan tıbbi bir görüntüleme yöntemidir. Genellikle damarlardaki kan akışının tespit edilmesi için kullanılır. Yüksek frekanslı ses dalgaları vücudun pek çok organ sistemi dahilinde bulunan kan damarlarının görüntülemek ve kan akışındaki olan direnci ölçüp değerlendirmek için kullanılır.

  • Doppler ultrason radyasyon içermez

Peki Doppler Ultrason İle Nerelere Bakıyoruz?

👉🏻    Öncelikle birinci kullanım alanı içinde rahim içi gelişme geriliği olan bebeğin değerlendirilmesi, izlemi  ve sağlık durumunun saptanması ve doğum zamanlaması gelmektedir. Bu amaçla göbek kordonu (umbilikal arter), fetal beyinde orta cerebral arter ve rahime giden kan damarları (uterin arterler) değerlendirilir.

👉🏻    Önemli bir başka kullanım alanı da 11-14 hafta ultrasonografisindeki yeridir. Burada rahim damarlarındaki (uterin arter)  doppler ölçümleri kandaki bazı biyokimyasal belirteçler ile birleştirilerek, preeklampsi denen gebelik zehirlenmesi olma ihtimalini sayısal olarak gösterir.

👉🏻    Detaylı ultrasonografik değerlendirmeye ek olarak beyinde, kalpte, akciğerlerde ve böbreklerde bulunan damarların değerlendirilmesi ve görüntülenmesi amacıyla da kullanılır ve çok önemli bilgiler verir.

👉🏻Rh ve bazı kan uyuşmazlıklarında ve fetal asit, hidrops gibi durumalarda bebekte kansızlık (anemi) araştırılmasında orta beyin damarı kan akım hızı( MCA doppler PSV), invazif olmayan bir yöntem olarak çok faydalı olmaktadır.

👉🏻 Yine komplike tek yumurta ikizlerinde TTTS sendromu ve ikiz eşinde gelişme geriliği veya TAPS sendromu denen durumlarda çok faydalı bilgiler vermektedir.  

Woman suffering from stomach pain, feeling abdominal pain or cra
Genel

İdrar Yolu Enfeksiyonları

🔺İdrar yolu enfeksiyonları, gebelik 🤰🏻 döneminde anne adaylarının sık karşılaştığı sağlık sorunlarından biridir❗️Gebelikte artan progesteron hormonu nedeniyle üriner sistemdeki motilite / hareket azalmasına dayalı olarak daha sık idrar yolu enfeksiyonu görülebilmektedir.”””””

🔺Tedavi edilmediği takdirde bazı böbrek/mesane hastalıkları, erken doğum vb gibi problemlere yol açabilen bu önemli durum, belirti vermeden de ortaya çıkıp ilerleyebilir. Gebelik sürecindeki anne adayları için idrar yolları enfeksiyonlarından korunmada bol ve yeterli su 💧tüketiminin yanı sıra düzenli doktor kontrollerinin de yaptırılması büyük önem taşıyor.

 

🔺Hamilelik🤰🏻 süresince idrar yolu enfeksiyonu gebelikte kullanılabilecek antibiyotikler ile tedavi edilebilir. Antibiyotik💊 seçimi gebelik haftası ve idrar yolu enfeksiyonunun derecesine ve kültürde saptanan mikroorganizlara karşı saptanan duyarlılık testleri göre değişir. 

 

🔺İdrar yolu enfeksiyonundan korunmak için;

 

Günlük 3-3,5 litre sıvı tüketilmeli.

Her gün iç çamaşırı değiştirilmeli.

Cinsel ilişki öncesi ve sonrası idrara çıkılmalı.

Dar ve nefes almayan kıyafetler tercih edilmemeli.

Bol miktarda probiyotik içeren yoğurt kefir gibi gıdalar tüketilmeli.

Sık tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarında üriner sistem görünteleme incelemeleri yapılmalıdır ( ultrasonografi gibi)

 

Young woman holding on to sore belly closeup
Genel

Abortus

1- Düşük Ne Demektir ?

20. gebelik haftası öncesinde fetus ve eklerinin vücuttan herhangi bir nedenle atılması olayına düşük denir.

2- Kaç Tür Düşük Vardır ?

Anembryonik gebelik; gebelik kesesinin gelişip ancak içinde fetusun gelişmediği durumdur.

Düşük tehdidi;  20.gebelik haftasından önce vajinal kanamanın oluşmasıdır, tüm gebeliklerin %30-40’ında oluşur.

Engellenemeyen düşük; kanama miktarının artıp, rahim ağzının inceldiği ve açıldığı ancak henüz materyalin atılmadığı durumdur. Bu dönemde çoğu hastada şiddeti giderek artan kramp şeklinde ağrı olur.

Tamamlanmamış düşük; gebelik ürünlerinin kısmen atıldığı durumdur.

Tamamlanmış düşük; gebelik ürünlerinin tamamının rahimden atıldığı durumdur.

Missed abortus; anne karnında fetusun öldüğü durumlar.

Tekrarlayan düşük; ikiden fazla düşük olması

 

3- Her Gebelikte Düşük Riski Var Mıdır ? Ne Sıklıkla Görülür ?

Bilinen gebeliklerin %15-20’si kendiliğinden düşükle sonlanır. Çok erken dönemdeki gebeliklerin ancak gebelik hormonunun (B HCG) kan düzeyine bakılarak saptandığı durumlarda düşük oranının %40’a kadar çıktığı bilinmektedir. Tüm düşüklerin %80’I ilk üç ayda gözlenmektedir.

4- Başlıca Düşük Nedenleri Nedir ?

Erken dönemdeki düşüklerin %50 sine yakınından kromozom anormallikleri sorumludur.Trizomi denen kromozom sayısının normalden bir fazla yani 47 tane olduğu durumlar (örnek:trizomi 13,16,18,21 ve 22) ile monozomi denen ve kromozom sayısının bir eksik olduğu durumlarda (örnek: Monozomy X -Turner sendromu) düşük oranı ciddi derecede artmaktadır.Doğum sayısı, ileri anne ve baba yaşı, son doğumdan üç ay içerisinde tekrar gebe kalınmasında düşük riski artmaktadır.

Anneye bağlı diğer düşük nedenleri arasında enfeksiyonlar, kontrol edilmeyen sistemik hastalıklar (örnek:endokrin durumlar: kontrolsuz tiroid ve şeker hastalığı,konnektif doku hastalıkları:sistemik lupus, skleroderma, böbrek hastalıkları: kronik böbrek hastalığı ) ilaç, sigara ,alkol ve diğer zararlı madde alışkanlıkları, aşırı kafein tüketimi ve radyasyon gibi nedenler sayılabilir. Rahim içi yapışıklıklar, şekil bozuklukları ve rahim ağzı yetersizlikleri de düşüklere sebep olan nedenler arasında sayılmaktadır.

İki veya üzerindeki düşükler durumlarında tekrarlayan düşüklerden bahsedilir. Bu grupta trombofili denen kandaki pıhtılaşma faktörleri üzerinden etki eden olumsuz mekanizmalar ile bağışıklık sisteminden kaynaklanan bazı problemler etkili olmaktadır.

 

5- Düşük Yapma Riski Tamamen Ortadan Kalkabilir Mi ? Veya Minimuma İndirmek İçin Ne Yapmalıdır ? 
Sağlıklı bir gebeliğin devamı için düzenli gebelik takibi çok önemlidir. Hastada gebelik saptandığından itibaren sık ve yakın tıbbi takip yapılmalıdır. Daha evvelki düşüğün şayet nedenleri biliniyorsa onlara karşı önlemler alınmalıdır. Örnek şeker hastası bir gebede kan şeker düzeyinin sıkı kontrolu ve takibi, kontrolsuz tiroid veya böbrek hastalıklarının gebelik öncesinde tedavisi gibi. Bu yöntemlerle düşük riski tamamen ortadan kaldırılmasa da minimuma indirilmiş olur. Özellikle tekrarlayan düşüklerde anne ve babanın kan kromozom analizi yapılması, kandaki pıhtılaşma faktörlerine ait anormalliklerin araştırılması ve düşük materyali ve bebeğin eşine ait patolojik incelemelerin bu konuda deneyimli ve özel eğitimli patologlar tarafından yapılması sebebin açıklanamadığı pek çok anormalliğin ortaya çıkartılmasında yardımcı olmaktadır.

6 – Düşük Yapmış Bir Anneye Hem Düşükten Sonra Hem De Yeni Hamileliğinde Nasıl Davranmalı ? 

Genelde çiftler, özellikle anne adayları gebeliğin kötü gidişatı anlaşıldığında veya düşükten hemen sonra yoğun bir üzüntüye boğulup çoğunlukla suçluluk duygusuna kapılırlar. Bu aşamada doktorun uygun yaklaşımı ve psikolojik danışmanlık son derece önemlidir. Bu dönemde olayın tıbbi detaylarının yanı sıra  hastalar ve eşlerine muhakkak destekleyici, güven verici, diğer olası sağlıklı gebeliklerin şansı hakkında bilgi verilmelidir. Gerekli tetkikler ve patolojik incelemeler sonrasında çiftler düşükten ve kayıptan 4-6 hafta kliniğe tekrar gelmeli ve veriler bilimsel olarak uygun bir ortam ve zamanda tartışılmalıdır.

 

7 -Türkiye Genelinde Sağlıklı Bir Şekilde Hamileliğin Tamamlanma Oranı Nedir ? Ebeveynler Bilinçlimidir ?
Türkiye’de sağlıklı bir şekilde gebeleğin tamalanma oranı tamamen hastanın yeterli gebelik öncesi danışma ve prenatal bakım alıp almamasıyla doğru orantılıdır. Ülkemizde pek çok merkezin dünya standartlarında hizmet vermesi bizler için övünç kaynağı olsa da Türkiye genelinde önemli bir kitlenin yeterli tıbbi bakım alma fırsatı alamamış olması da üzücü bir gerçektir.Bunlar tamamıyla ebeveynlerin sosyo kültürel ve ekonomik yapılarına bağlı olarak ve ülke çapında sağlık hizmetinin dağılımına göre şekillenmektedir.

8 – Türkiye’de ve Merkezinizde Düşük Sebeplerinin Belirlenmesinde İleri Teknolojik Tekiklerin Tamamı Yapılabilmekte Midir ?

Evet. Şunu sevinerek söyleyebilirimki ülkemizde de bu konuda en ileri teknolojik destek ve bilgi birikimi sayesinde pek çok yeni araştırma safhasındaki tetkikleri bile yakalamış durumdayız. Biz de Acıbadem Hastanes’nde Yüksek Riskli Gebelikler Ünitesi olarak  Moleküler Biyoloji ve Genetik Ünitesi desteğiyle özellikle tekrarlayan düşük ve erken doğumlarda rol oynayabilen pek çok hassas pıhtılaşma faktörleriyle bunları kontrol eden spesifik gen bölgelerini saptayabiliyoruz. Uyguladığımız paneller ancak dünyada sayılı araştırma merkezinde kullanılmakta olan bazı testleri dahi içermektedir. Bu testler ile beraber ABD ile koordine olarak yürüttümüz çalışmalar dahilinde plasentanın patolojik değerlendirmesi bu konuda bize oldukça detaylı çalışma ve araştırma olanağı sunmaktadır.

Doctor performing ultrasound scanning for her pregnant patient
Genel

Riskli Bir Gebelik Yaşamamak İçin Nelere Dikkat Edilmeli

Yüksek riskli gebelik riski genellikle 35 yaş üzerinde olan, yüksek tansiyon ya da diyabet veya diğer kalp, böbrek, akciğer, tiroid, hematolojik gibi sistemik hastalıklar ile komplike kronik hastalıkları bulunan anne adayları için söz konusu olabilen bir durumdur. Ayrıca gebeliğin kendisinden kaynaklanan riskler (erken doğum, plasental problemler, preeklampsi) ve fetusun kendisinden kaynaklanan problemler (fetal yapısal anormallikler) de yüksek riskli gebelik tanımlamasında önemli bir grubu oluşturmaktadır. Hamile kalmadan önce doktor kontrolünde bazı önlemlerin alınması ve risklerin belirlenmesi olası tehlikelerin ortadan kaldırılmasını, anne ve bebek açısından sağlıklı bir gebelik süreci yaşanmasını sağlayabilir. 

Yüksek riskli gebelik riski bulunan kadınların hamile kalmadan önce doktor muayenesinden geçmeleri oldukça önemlidir. Doktor anne ve baba adaylarının geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar, eğer varsa kalıtsal hastalıklar, kullanılan ilaçlar, yaşam tarzı ve işi ile ilgili olarak bilgilendirilmeli ve doktorun gerekli gördüğü düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. 

Hekimler hastaya yapılan tam ve sistemik fizik ve jinekolojik muayeneyi, ultrasonografi incelemesini, kan ve idrar tahlillerini değerlendirdikten sonra gebelik öncesi ve gebelik esnasında gelişmesi olası riskleri saptar ve gerekli tedavileri planlar. Gebelik öncesinde kullanılan ilaçlar varsa bu ilaçlar gebelik döneminde de kullanılabilecek ilaçlarla değiştirilir. Tansiyon ve diyabet hastalıkları kontrol altına alınır ve gebe kalmadan önce normal değerlere kavuşulması sağlanır. Özellikle HbA1c , böbrek fonksiyon testleri, kardiyak değerlendirme ekokardiyografi, holter ve göz dibi muayenesi bu hastalarda azami önemlidir.

Kimler Riskli Gebelik Adayıdır?

Gebelik öncesi anne adayında bulunan ya da gebelik sırasında ortaya çıkan hipertansiyon ve diyabet hastalığı yüksek gebelik riskinin en önemli nedenlerinden biridir. Anne adayının 18 yaş altında ya da 35 yaş üstünde olması, günde 15 adetten fazla sigara içmesi ya da madde bağımlısı olması da önemli risk unsurları arasında yer alır. Bunlara ek olarak; kalp, tiroit bezi, epilepsi, otoimmün hastalığı olan ve anemi ya da kalıtsal hastalıkları bulunan kadınlar da yüksek riskli gebelik adaylarıdır. Önceki gebelik öyküsü de ayrı önem göstermektedir. Geçmişinde erken doğum, rahim içi bebek kaybı ve şiddetli preeklampsi öyküsü olan hastları da bu riskler açısından sonraki gebeliklte belli tahmin ve koruma programları dahilinde izlemek faydalı olacaktır.

Sağlıklı bir gebelik döneminin yaşanabilmesi için anne adaylarının gebelik öncesindeki ve gebelik sırasındaki beslenme, egzersiz ve yaşam tarzı alışkanlıklarını doktor kontrolünde değiştirmeleri olumlu etki yaratabilir. Gebe kalan her anne adayı ilk muayenesini gebeliğin 6-10. haftaları arasında olmalıdır. Bu muayenede fetüsün büyüklüğünün, kaç tane olduğunun, yerleşim yerinin ve kalp atımı varlığının belirlenmesi mümkündür. 11-14. haftalar arasında yapılan incelemelerle fetüsün ense kalınlığı, kalp atım hızı, burun kemiği varlığı, yüz açısı, kalbe giden damardaki akım şekli, sol taraf kalp kapağındaki akım gibi detaylar değerlendirilmeli ve kromozom anomali riski belirlenmelidir. 18-23. haftalar arasında perinatoloji uzmanı tarafından yapılan detaylı ultrasonografik muayeneyle fetüsün anatomik yapısı / organ sistemleri değerlendirilmelidir. 24-28. haftalar arasında yapılan şeker yükleme testi çok önemlidir. Bunun nedeni gebelik sırasında yüksek şeker sorunu yaşanmasının fetüste akciğer gelişiminde gerilik, artan fetal ağırlık nedeniyle zor doğum, amniyon sıvı fazlalığına bağlı erken doğum, iri bebek oluşumu, ani bebek ölümü, doğum sonrası sarılık gibi riskli durumlara neden olması riskidir. Bu nedenler kan şekeri gebelik süreci boyunca gün içinde 4-5 kez olabilecek şekilde oldukça yakından izlenmelidir. Şeker kontrolü ne kadar sıkı olursa gebelik sonuçlarının da o derecede iyi olacağı çalışmalarda gösterilmiştir. 

 

Doctor performing ultrasound scanning for her pregnant patient
Genel

Amniyosentez İşlemi Hangi Durumlarda Yapılıyor

Amniyosentez İşlemi Hangi Durumlarda Yapılıyor ?

Gebelik sürecinde hem anne adayının hem de bebeğin genel sağlık durumunun araştırılması adına birçok farklı tarama testine başvurulur. Amniyosentez de en kısa tanımıyla bebeğin kromozom anormalliklerinin ve tek gen hastalıklarının belirlenebilmesi için yapılan bir genetik hastalık tarama prosedürüdür. 

Amniyosentez sırasında fetüsün içerisinde bulunduğu; fetüsü yaralanmalardan ve enfeksiyonlardan koruyan, fetüs vücut sıcaklığını dengede tutan ve fetüsün gelişimini sağlayan amniyotik sıvıdan 15-20, bazı durumlarda ise 25 cc’lik örnek alınır. Amniyotik sıvı içerisinde çeşitli enzimler, hormonlar, proteinler ve fetüs hücreleri bulunur. Bu hücreler fetüsün genetik bozuklukları ve Spina Bifida gibi açık nöral tüp kusurlarının teşhis edilebilmesini sağlayan genetik bilgiler barındırır. Amniyotik sıvı fetüs hakkında farklı bilgiler sunan çeşitli maddeleri de içermektedir. 

Gebelik sırasında yapılan tarama testlerinin sonuçlarında bir anomali olduğu ve ileri tetkiklere başvurulması gerektiği takdirde amniyosentez yapılması gerekliliği ortaya çıkabilir. Genellikle gebeliğin 16. ve 20. haftaları arasında gerçekleştirilen prosedür şu durumlarda gündeme gelir:

  • Ailede ya da önceki gebeliklerde Down Sendromu, Kistik Fibroz veya Tay Sachs gibi genetik veya metabolik hastalık öyküsünün varlığı
  • Spina Bifida gibi nöral tüp defekti riski bulunması
  • Anne adayının yaşının 35 ve yukarısında olması
  • Gebelik tarama testi sonuçlarında anomali tespit edilmesi

Amniyosentez, fetüsün akciğerlerinin doğum için yeterince olgunlaşıp olgunlaşmadığının araştırılması, rahim enfeksiyonu ve Rhesus hastalığının varlığının sorgulanması için gebeliğin 3. Trimester döneminde de uygulanabilir.

 

Amniyosentez İşlemi Nasıl Yapılır ? 

Amniyosentez mutlaka uzman ve deneyimli kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından, steril ortamda, ultrason eşliğinde, dikkatle uygulanması gereken ve işlem sırasında kullanılan iğne çok ince olduğu için çoğunlukla lokal anesteziye başvurulmayan bir prosedürdür. 

İlk olarak bebeğin rahimdeki konumunun belirlenmesi için ultrasonografiye başvurulur. Daha sonra karın enfeksiyon riskinin minimize edilmesi için antiseptik ile temizlenir. 

İşlem bölgesi temizlendikten sonra karın duvarından rahme doğru içi boş bir iğne sokulur. Bu iğne ile 15 – 20 cc miktarında amniyon sıvısı alınır ve yaklaşık 1-2 dakika içerisinde işlem sonlandırılır. 

 

Amniyosentez İşlemi Hangi Haftalarda Yapılmalı ?

Amniyosentez işlemi genel olarak gebeliğin 16. ve 20. haftaları arasında gerçekleştirilir. Ancak az önce belirtildiği gibi bazı durumlarda gebeliğin 3. Trimester yani gebeliğin son 3 aylık döneminde de amniyosenteze başvurulması gerekebilir. Bu nedenle bu sorunun kesin yanıtı amniyosentez gereksinimine yol açan faktör doğrultusunda uzman hekimlerin değerlendirmeleri neticesinde verilebilir.

 

Amniyosentez İşleminin Riskleri Nelerdir ?

Amniyosentez çeşitli riskler barındırabilen bir prosedürdür. Amniyosentez riskleri şu şekilde sıralanabilir:

  • Nadiren de olsa amniyosentezden sonra vajinadan amniyotik sıvı sızıntısı meydana gelebilir. Bununla birlikte sıvı miktarı çoğunlukla minimal düzeyde olur ve gebeliğin devamlılığı için büyük bir tehlike oluşturmaz.
  • Amniyosentezde düşük riski mevcuttur. Bu risk 15. Haftadan önce gerçekleştirilen amniyosentez işleminde artar. Doğru zamanda, deneyimli hekimler tarafından gerçekleştirilen amniyosentez işleminde riskin binde bir dolayında olduğu yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. 
  • Amniyosentez sırasında ultrason kullanılmaktadır. Böylece bebeğin konumu net şekilde görülebilir ve bebeğe zarar vermeden sıvı alınabilir. Yine de bazı durumlarda bebek hareket edebilir ve uzuvlarının iğne ile temas söz konusu olabilir. Bu gibi bir durumda yaralanmalar büyük çoğunlukla hafiftir.
  • Oldukça nadir olmakla birlikte amniyosentez sırasında fetüse ait kan hücreleri, annenin kan dolaşımına karışabilir. Annenin kan grubu Rh negatif ise ve Rh pozitif kana karşı antikor geliştirmediyse, amniyosentez sonrası süreçte s Rh immün globulin adı verilen bir enjeksiyon yapılması gerekli olabilir. Bu enjeksiyon annenin vücudunun, bebeğin kırmızı kan hücrelerine zarar verebilecek antikor üretmesini engelleyecektir.  
embryo
Genel

Embryo Dondurma

Embryo Dondurma – Dondurulmuş Embryo Çözerek Transfer Etme: Kime, Ne zaman, Ne Sebeple Yapıyoruz?

Tüp bebek kliniklerinde yaklaşık 30 yıldır hem yumurta ve sperm hücreleri, hem de embryolar dondurulup saklanabilmektedir. 

2006 yılına kadar üreme hücreleri (yumurta, sperm ) ve embryolar “ slow freezing” (yavaş dondurma) yöntemi ile dondurulurken, 2006 sonrası “ vitrifikasyon”( ultra hızlı dondurma) yönteminin kullanılmaya başlaması ile dondurma sonrası çözme başarısı ciddi düzeyde artmıştır. Hücreler vitrifikasyon sonrası mükemmele yakın oranda canlı çözülmekte ve embryoların tutunma potansiyeli taze embryo transferi kadar (hatta bazı durumlarda daha yüksek oranda) iyi olmaktadır. Kliniğimizde tüm hastaların %70’inde çeşitli nedenlerle  embryo dondurma işlemi uygulanmaktadır.

Embryolar en sık hangi nedenle dondurulmaktadır?

Tüp Bebek Tedavi Siklusunda Transfer Edilen Embryolar Dışında Kalan İyi Kalite Embryoların İleride Kullanmak İçin aklanması:

Hastalarımız daha sonraki tedavilerinde ,zorlu  tüp bebek basamaklarından önemli ölçüde kurtulmuş olur ( yumurta geliştirici enjeksiyonlar, yumurta gelişiminin kontrolü için tüp bebek kliniğine sık ziyaretler, hormon analizleri için kan verme,anestezi alarak yumurta toplanması, sperm örneği toplanması ve laboratuarda yapılan işlemler) Basit yöntemlerle yapılan rahim hazırlığını takiben direk embryo transferi aşamasına gelinir. Embryolar ortalama 5 yıl saklanabilmekte olup literatürde 9 yıla kadar saklalan embryolar ile bildirilmiş gebelikler mevcuttur.

Embryo Transferinin Çeşitli Nedenlerle Mümkün Olmadığı Durumlarda: 

-Yumurtalıkların aşırı gelişmesi ve Kan Estradiol düzeyinin yükseldiği durumlarda hastaları  OHSS ( Ovaryan hiperstimülasyon Sendromu) riskine karşı korumak

– Yumurta geliştirilen tedavi siklusunda erken Progesteron yükselmesi ( embryo ile rahim iç zarı arasında senkron durumun bozulmasına yol açtığı için)

  • Rahim iç zarının uygun olamayan durumları ( sıvı toplanması, ince oluşu gibi)

Embryolara Kapsamlı Genetik Analiz Yapılması Planlandığında Genetik Analiz Süresinin Uzun /Genetik Merkezinin Uzak Olduğu Durumlarda:

Günümüzde embryoların tutunma başarısını artırmak  için bilimsel olarak etkinliği ispatlanmış faktörlerden biri de embryo genetik yapısının normal olması gerekliliğidir. Yakın zamana kadar embryolara genellikle klivaj ( bölünme ) evresinde ve ortalama 8 hücreli aşamada iken alınan 1-2 blastomer (hücreden) FISH yöntemi ile  kısıtlı sayıda kromozom analizi yapılabilmekte iken günümüzde tüm 46 kromozomun tarandığı genetik yöntemler( CGH- mikro array, NGS gibi) mevcuttur ve giderek çok daha yaygın kullanılır olmuştur. Embryolar 5. Gün aşaması olan” blastokist” aşamasına ulaştığında, ileride plasentayı oluşturacak olan dış hücre tabakası  ( trofektoderm ) ve fetüsü oluşturacak olan iç hücre kütlesi ( Inner cell mass ) şeklinde organize olur. Genetik analiz için dış hücre tabakasından biyopsi alınıp genetik merkezine yollanan blastokist başarılı bir şekilde dondurulduğunda, tüm kromozomların veya özel bir hastalığın ( tek gen hastalıkları, mutasyonlar) taranması için yeterli süre tanınmış olur. Hem de 3. Gün biyopsilerine oranla embroyaya zarar verme ihtimali çok daha düşük orandadır. Embryoların laboratuar ortamında klasik olarak 5-6 günden fazla canlı olarak muhafaza edilememesi , kapsamlı genetik tarama yapmak için embryoların biyopsi sonrası başarılı bir şekilde dondurulma ve çözülmesi ile mümkün olmaktadır .

  • Embryo Havuzu Oluşturma ( Embryo Pooling ) Amaçlı:

Özellikle yumurta rezervi düşük hastalarda, bazen  yumurtalıkların ilk veya tek seferde uyarılması ile istenen sayıda yumurta ve dolayısıyla embryo elde edilememektedir. Bu durum hem hastayı hem doktoru zorlayabilmekte,tüp bebek  tedavi iptallerine yol açabilmekte , ya da istenilen kalite ve sayıda embryo verememekten ötürü tedavinin  negatif sonuçlanmasına ve dolayısıyla  özellikle de tekrar eden başarısız tüp bebek sonuçlarının hastalarda yarattığı psikolojik sıkıntılarla başetmek zorunda kalmaya neden olmaktadır.

Bir seferde tüp bebek tedavisi ile   geliştirilen kısıtlı sayıda yumurtaların, döllenip  embryo haline geçtikten sonra laboratuar şartlarına göre en uygun zamanda ( 3. Veya 5. Gün) dondurulup, tedaviye tekrar yumurtalıkları uyarma işlemi ile devam edilmesi, ve bu tedavinin   arzu edilen kalitede ve sayıda embryoya  ulaşıncaya kadar tekrarlanması işlemine embryo havuzu oluşturma ( embryo pooling) denmektedir. Uygun seçilmiş hastalarda kümülatif gebelik oranlarını  artıran bu tedavi şekli için dondurma ve çözme programının iyi yürütüldüğü bir tüp bebek merkezi şarttır.

  • Kanser Hastalarında Üreme Hücrelerinin veya Embryoların Saklanması Amaçlı

Özellikle son 10 yıldır “vitrifikasyon” yöntemi ile embryo dondurma yönteminde elde edilen başarıdan ,özel yapısı nedeniyle ( en büyük ve en çok sıvı muhteviyatı olması nedeniyle)  dondurma çözmeye karşı en hassas hücre olan yumurta hücresi de nasibini almıştır.

Günümüzde ne yazık ki giderek artan sıklıkta görülen ve pek çoğu da üreme çağındaki kadın ve erkekleri etkileyen kanser, aynı zamanda başarısı giderek artan tedavi yöntemleri sayesinde  beklenen yaşam süresini de uzatmış ve hastaların uzun dönemde doğurganlıklarını koruma altına alma çabasını da doğurmuştur. 

Meme , yumurtalık ,serviks (rahimağzı) kanserleri, Lenf kanserleri ( Hodgkin ve Non-Hodgkin lenfomalar), kan kanserleri ( lösemiler), testis kanseri, periton tümörleri, sinir sistemi tümörleri ( medullablastom, nöroblastom), osteosarkom gibi  özellikle üreme sistemine toksik etkisi olan kemoterapi gerektiren kanserlerde tedaviye başlama öncesi sperm , yumurta veya evli bir çift sözkonusu ise embryoların tüp bebek tedavisine benzer şekilde geliştirilerek başarıyla dondurulması oldukça yaygın şekilde uygulanır hale gelmiştir.

Kemoterapi dışında , özellikle pelvis bölgesine veya tüm karına radyoterapi gerektiren kanser olguları da üreme hücreleri/embryo dondurularak saklamaya iyi bir adaydırlar.

Kanser hastası olmayıp bağışıklık sistemi baskılayıcı tedavi gören SLE ( Lupus), talasemi ( Akdeniz anemisi) hastaları ve ayrıca genetik olarak bazı kanserlere yatkınlığı olduğu saptanmış ( yumurtalık ve meme kanserine yakalanma geni olan BRCA-1geni taşıyıcıları ) hastalarda da aynı uygulamayı önermek uygun yaklaşımdır.

Sadece Tüp Bebek Başarısını Artırmak Amaçlı Tamamiyle Dondurulmuş – Çözülmüş Embryo Transferi Stratejisi

Günümüzde bilimsel çalışmalar ışığında, tüp bebek tedavisinde geliştirilen tüm embryoların dondurulup, daha sonraki bir zamanda hastaların iğne kullanmadan kendiliğinden veya basit ilaçlarla kalınlaştırılan rahim iç zarına çözülerek verilmesi yönteminin, embryoların taze olarak transfer edildiğindeki gebelik oranlarından daha yüksek gebelik oranlarını sağladığına dair veriler giderek artmaktadır. 

Tüp bebek tedavisinde iğnelerle yumurtalıkların uyarılması ve çok sayıda yumurtanın geliştirilmesi, rahme tutunacak ve gebelik oluşturacak en iyi embryoları  elde etmek için şarttır. Ancak çok sayıda yumurta gelişirken, kadın vücudunda bazı hormon düzeyleri ( östrojen, progesteron gibi) doğal adet döngüsüne göre çok yüksek seviyelere ulaşır. Çalışmalar bu fizyolojik  düzeyden çok  yüksek hormon seviyelerinin rahim iç zarı ( endometrium ) üzerine çok çeşitli olumsuz etkilerinin olduğunu, embryonun rahme tutunma için gerekli olan “ senkronizasyonun” bozduğunu göstermektedir. 

Tüp bebek aşamalarının çok başarılı gittiği ve çok iyi kalite embryo transfer edilmesine rağmen gebelik sağlanamayan olgularda tek sebebin, rahim iç zarının hormonlardan olumsuz etkilenmesi olabileceği fikri, pek çok tüp bebek merkezinde embryoları , tedavi ayında transfer etmektense rutin olarak dondurup daha sonraki ay veya aylarda hastanın endometriumunu yüksek hormon düzeylerine maruz bırakmadan transfer etme stratejisine yönlendirmiştir.

 Kısaca yakın zamana kadar transfer edilen embryolar dışında kalan embryoları ziyan etmeme amaçlı yapılan embryo dondurma işlemi, artık dondurup çözme tekniklerinde elde edilen gelişmeler sayesinde yakın bir zaman içinde  “ Tüm embryoları dondurarak sakla, hiçbir embryoyu ziyan etme” düzeyine gelmek üzeredir. Dondurulmuş çözülmüş embryonun transfer edilip gebelikle sonuçlanan kadınlarda pek çok gebelik probleminin taze embryo  transfer edilen kadınlara göre anlamlı ölçüde az izlenmesi (Dış gebelik,erken doğum, düşük doğum ağırlığı, pre-eklampsi, gebelikte görülen kanamalar gibi) tüp bebek uzmanlarını giderek çok daha yaygın dondurulmuş çözülmüş embryo transferi yapmaya yönlendirecek gibi gözükmektedir

 

Genel

Endometriozis Anne Olmaya Engel Mi?

Endometriozis hastalığı henüz nedeni ortaya koyulamamış oluşum teorileri ile açıklanmaya çalışılan bir hastalıktır. Rahimin (uterus) en iç tabakasını oluştran yapıya endometrium denilmektedir. Bu tabakaya ait yapıların rahim içinin dışında karın içinde, yumurtalıklarda, barsak yüzeyinde ve nadiren genital yapılara uzak yerlerde görülmesine endometriozis denilir. 

Endometriozis tanısı hastanın hikayesi dinlenilip muayenesi yapıldıktan,ultrasonografi ile anatomi değerlendirildikten sonra gerekirse ayırıcı tanı için kan testleri  ve ileri görüntüleme yöntemleri ile yüksek şüpheye dayanılarak konulabilir. İleri evre hastalıklarda endometrioma (çikolata kisti) adı verilen ve yumurtalıklarda endometriozise bağlı oluşan kist Tanıda en önemli parametre laparaskopi denilen metod ile karın içerisinin gözlemlenmesine dayanır.

En önemli belirtisi ağrıdır. Ağrı özellikle adet dönemerinde görülür ve ilişki sırasında da kendisini gösterebilir. Beliritileri arasında ağrı yanında infertilite (kısırlık) da görülmektedir. Üreme dönemindeki kadınların yaklaşık %10 ve infertilite sorunu bulunan kadınların yaklaşık % 25-50 sinde bu hastalık tespit edilmektedir. Hastalık görünümüne göre hafif, orta ve şiddetli olarak sınıflanmaktadır. Hastalığın bu tür sınıflamasına rağmen hastalığın şiddeti ile gebe kalamama arasında keskin bir ilişki bulunmamaktadır. Yani hafif endometriozisi olan bir bayan gebe kalmakta zorlanırken; şiddetli endometriozisi bulunan bir kişi de bu problem olmayabilir.

Endometriozis dokusu genellikle genital organlarda normal anatominin bozulmasına ve karın içi yapışıklıklara neden olur. Azalmış fertiliteye, anatomiyi bozup sperm ve yumurtanın buluşmasına engel olarak, hormonal dengeyi bozup yumurtlama problemlerine neden olarak ve karın içerisinde iltihabi bir ortam yaratıp tutunmayı engelleyerek neden olmaktadır. Ayrıca endometriozis veya endometriomanın kendisi yumurtalıklarda yumurta sayısının ve şüpheli olmakla birlikte kalitesinin azalmasına da neden olmaktadır.  

Endometriozis bu etkileri ile gebe kalamamaya neden olurken tedavi genellikle semptoma yönelik yapılmaktadır. Yani eğer bir kadın için önde gelen şikayet ağrı ise ve gebelik düşünmüyorsa bulgular ile birlikte bu yönde tedavi edilmektedir. Tedavide gözlem, medikal tedaviler veya cerrahi tedavi tercih edilebilir ki seçilecek tedaviye tamamen bireyselleştirerek ve hasta ile konuşularak karar verilir.

Gebelik düşünmeyen hastalarda ve özellikle 30’lu yaşlarda endometriozisin kendisinin yumurtalık rezervini azalttığını tartışarak bu konuda önlem almak konuşulmalıdır. Hastaya yaş ve endomeriozis nedeniyle azalan rezervini korumak için yumurta dondurma gibi fertilitenin ertelenebileceği seçenekler tartışılmalıdır.

Tüp bebek tedavisi endometriozis hastalarında yüz güldürücü bir opsiyondur. Azalmış rezerv veya cerrahi geçirmiş veya geçirecek olan hastalar için özellikle tercih edilebilir. Çünkü cerrahi tedavi seçeneği de oosit sayısını etkilemektedir. 

Young Asian Pregnant couple show and looking ultrasound photo ba
Genel

Erkek Fertilitesinin Değerlendirmesi

Erkek Fertilitesinin Değerlendirilmesi

Erkeğin değerlendirilmesine eğer çift 1 yıllık süre içerisinde gebe kalamamışsa veya kadın 35 yaş üstü olan bir çift ve de 6 ay süre içerisinde gebelik oluşmamışsa başlanmalıdır. Eğer erkeğin hikayesinde üreme fonksiyonları açısından problem yaratacak bir bulgu varsa daha erken değerlendirme gerekebilir. Ayrıntılı bir medikal ve üreme hikayesi ile üremeye yönelik muayene ürolog veya erkek üreme uzmanlarınca yapılmalıdır. Spermiyogram, hormonal değerlendirme veya gerekli ise daha detaylı testler yapılmalıdır.

Spermiyogram

Cinsel perhiz süresinin en az 3,en fazla 5 gün olması gerekir. Sperm toplama için steril özel kaplar kullanılır. Steril koşullarda sperm elde edilmesi için gerekli bilgi hastaya verilir. Semen örneği verme işleminde sabun veya benzeri kayganlaştırıcı maddeler kullanılmamalıdır. Penis ve parmaklar, verilen kabın kapağının iç yüzüne dokundurulmamalıdır. Gelen meninin tamamının kabın içine verilmesi gereklidir. Özellikle verilen meninin ilk damlaları kabın içine alınmalıdır eğer alınamadı ise görevli bu konuda uyarılmalıdır. Laboratuvar dışında sperm verecek olan erkeklerin, meni içeren kabı en fazla 20 dakika içinde, vücut sıcaklığında korunacak şekilde ve güneş görmeyecek şartlarda laboratuvara ulaştırılmaları gerekmektedir.

Normal Sperm Parametreleri

  1. Miktar (volüm) 1,5 ml ve üzeri
  2. Ph 7.2 ve üzeri
  3. Ml de sperm sayısı (konsantrasyon) 15 milyon/ml ve üzeri
  4. Total sperm sayısı 39 milyon/ml ve üzeri
  5. Hareketlilik (motilite) %40 ve üzeri; progresif hareket %32 ve üzeri
  6. Şekil (morfoloji) %4 ve üzeri
  7. Lökosit (iltihap hücresi) 1 milyon/ml’nin altında

Data:WHO;2010

Hormonal Testler 

Erkek infertilitesinde hormonal tetkikler ancak semen analizi ya da fizik muayenede bir bozukluk saptanmışsa yapılır. Özellikle semen analizinde sperm saptanmayan erkeklerde yapılan bu tetkiklerin sonuçları nedenin testis kaynaklı olup olmadığını araştırmak için üreme hormonlarının düzeyleri basit bir kan testiyle saptanabilir. Hormon tetkikleri içinde en önemli olanları Testosteron, FSH, PRL ve LH’dir.

Erkek İnfertilitesi ve Genetik

Genetik problemler sperm yapımı ve taşınma bozukluklarına neden olur. En sık görülen bozukluklar Y kromozom mikrodelesyonları ve kistik fibrozis transmembran düzenleme genindedir. İnfertil erkeklerde kromozom bozukluklarının sıklığı artmıştır. Azospermi olarak tanı alan bir erkekte genetik problem %10*15 ; ciddi oligoazospermide %5 ve spermiyogram taraması normal bulunan bir erkekte bile %1in altında genetik problem bulunur.